TARİHİ ÇAĞRI
Ülkemiz tarihin en zorlu günlerinden birinden geçmektedir. Top yekün bir saldırı ile milletimizin elde ettiği kalkınma ve yakaladığı kardeşlik iklimi boğulmak istenmektedir. Ülkemize karşı bizzat dış mihraklar terör örgütleri eliyle örtülü bir savaş yürütmektedirler. Bu savaşa karşı bu milletin birlik ve beraberlik içerisinde yek “vücut olarak karşı koyması gerekmektedir. Ülkemizin başına gelecek her felaket, her istikrarsız durumdan tüm insanlarımız top yekûn zarar görecektir. Herkes bunun bilincinde olmalı ve öyle hareket etmelidir.
“HDP samimi ise PKK’ya silah bırakma çağrısı yapmalıdır”
HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş; “Koşullar ne kadar zor olursa olsun barışta ve kardeşlikte ısrar etmek dışında her yol bizleri insanlığımızdan uzaklaştırır, acılarımızı derinleştirir” demektedir. Yine benzeri şekilde basın toplantısı yapan HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, yaptığı açıklamada “yangına hep birlikte su dökmek boynumuzun borcu” demekte ve eklemektedir: “İnsan ölümlerine, katledilmelere, yakılma ve yıkılmalara bu ülkenin artık tahammülü kalmamıştır.” Evet; bu ülkenin ölümlere, katliamlara, yakılma ve yakılmalara tahammülü yoktur. HDP’li yöneticilerin bu açıklamalarının gerçek bir samimiyet taşımasını çok arzulardım. Çünkü PKK’yı silah bırakmaya çağırmayan, terör örgütünü kınamayan bu açıklamaların her daim bir yanı eksiktir. Bugün sokakların provoke edilmesine zemin hazırlayan yegâne husus terör örgütünün ateşkesi bitirip kirli savaşını başlatmış olmasıdır. HDP’li diğer yöneticiler eğer sağduyu ve itidal çağrısı yapacaklar ise Doğu’daki insanımızın demokratik haklarını, iradesini gasp eden terör örgütünün katilliklerine dur deme iradesini göstermelidirler. Bu iradeyi göster(e)medikleri, yaptıkları açıklamalarda güvenlik birimlerimizi terör örgütünün mensupları ile aynı kefeye koymaya çalıştıkları sürece yanlışlarına devam edeceklerdir. Eğer bu ülkede konuşmanın, barışmanın, el ele tutuşmanın, gözlerin içine bakabilmenin önünün açılmasını istiyorlar ise derhal kayıtsız ve şartsız terör örgütüne “ülkeyi terk et, silahlı mücadeleyi bırak. Biz sorunlarımızı konuşarak çözeriz” diyebilmelidirler. Bunu söyle(ye)medikleri sürece yangına odun taşımaya devam edeceklerdir.
“Bahçeli gençleri sokaktan çekilmeye çağırmalıdır”
Aynı şeyler MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için de geçerlidir. Sayın Bahçeli önceki gün yaptığı açıklamada “Türk-Kürt düşmanlığı için provokasyon yapan, fırsat kollayan, ortam yoklayan mihrakların kurguladıkları oyunlara düşmemek, yazdıkları senaryolara alet olmamak asıldır” demiştir. Bu çağrıya rağmen gençliğin provoke edilmesine zemin hazırlayan eylemlerin organizesine göz yummuştur, hatta teşvik etmiştir. Ankara’da, Kırşehir’de, Antalya’da, İstanbul’da Kürt vatandaşlarımızın işyerlerine, yaşam alanlarına, otobüslerine yapılan saldırılar tamamen sokaklara dökülen 13-18 yaş arasındaki çocuklarımızın provoke edilmesiyle gerçekleştirilen vahim hadiselerin arkasında yatan ana sebep Sayın Bahçeli’nin provakasyonlara ortam hazırlayacak eylemlere engel olmamasıdır. Kitleler sokağa taşındığı sürece karanlık mihrakların onları provoke etmesinin önüne geçemezsiniz. Nitekim dün akşam HDP Genel Merkezi önünde yapılan gösteride partiye giren ve yangın çıkartan kişinin bir gaspçı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu aslında tertemiz gençlerin sokaklara sürülerek kimlerin eline bırakıldığının en bariz göstergesidir.
Çanakkale Ruhu ile birleşelim
Bu sebeple tüm siyasi partilerimizin yetkilileri önce kendilerine sağduyu telkin etmeli, sonra topluma aynı telkini yapmalıdırlar. Kendisi sağduyuyu kaybetmiş, silahtan, çatışmadan siyasi rant devşirme hevesinde olanların toplumu yatıştırması mümkün değildir. Şu anda ortalama bir Türkiye vatandaşı her siyasiden sağduyulu bir duruş beklemektedir. İtidal beklemektedir. Yani bu toplum Yavuz Sultan Selim’in Kürt Beyi İdrisi Bitlisi ile birlikteliğini, Çanakkale ruhunu, 1919’da Amasya Protokolü’nde “Türk ve Kürt bir birinden ayrılmaz iki parçadır”, diye yedi düvele haykıran o ruhu istemektedir. Her kim olursa olsun. Makamı, mevkii ne olursa olsun. bu ruha aykırı tüm açıklama ve hareketlerde bulunanlar bu ülkenin geçmişine ve değerlerine ihanet içerisinde olacaktır. Her kim sağduyu ve itidal çağrısında ikircikli bir tavır takınırsa bu ülkenin bugününe ve yarınına karşı ihanet içerisinde olacaktır.
“Arabaları atların önüne koymayınız”
Hiçbir siyasi partinin bürolarına saldırılması, hiçbir Kürt vatandaşımızın işyerinin tahrip edilmesi, sırf etnik kökeninden dolayı insanların horlanması, kötülenmesi, darp edilmesi, Doğu’dan Batı’ya gelen otobüslerin saldırıya uğraması kabul edilemez. Tüm liderler bu ortak tavırla hareket etmelidirler. Kimse arabaları atların önüne koşmaya kalkmamalıdır. Tüm liderler, siyasi partiler, gazeteciler, düşünürler; “amasız” bir şekilde PKK’ya “ülke dışına çık ve silahları bırak”, sokakları yangın yerine çeviren kitlelere de “evinize dönün ve sükuneti koruyun” çağrısı yapmalıdırlar.
Komşularınızı metanet ve sağduyuya davet ediniz
Ey Milletimiz;
Bugün bu ülke; tarihinin en önemli sınavlarından birinden geçmektedir. Bu ülke; daha bir kaç yıl önce Gezi sürecinde vandalizmin ulaştığı boyutları bizzat yaşadı. Şimdi hiçbir vatandaşımız aynı günlere tekrar dönmek istememektedir. Lakin kitle psikoloji ile sokaklara dökülen insanların da kontrol altına alınması zordur. O sebeple tüm vatandaşlarımız metanetli, sağduyulu olmalı, çocuklarını sokaklara bırakmamalıdır. Herkes komşusunu, akrabasını, tanıdığını uyarmalı, sağduyu ve metanete çağırmalıdır. Asayiş ancak hukuk ile güvelik birimleri eliyle sağlanır. Bireysel asayiş arayışları kargaşa ve terördür. Kimse terörün ekmeğine, vatan hainlerinin değirmenine su taşımamalıdır.
Ey Siyasi Parti Liderleri;
Fitne günlerinde dil kötüye meyleder. Bugünlerde dilinize sultanlık özgürlüğü vermeyin. Sizler bu zor günlerde Türkiye’nin hem vicdanı, hem aklı olmak zorundasınız. Bu sorumluluğu hakkıyla yerine getiremeyenleri Türk ve Kürt tarihi nefretle yazacaktır. Sorumluluklarının gereğini yerine getirenleri ise tıpkı Yavuz Sultan Selim, tıpkı Kürt Beyi İdris-i Bitlisi gibi altın harflerle anacaktır.
Biz inanırız ve biliriz ki, her zorluğun ardından gelen bir kolaylık vardır. Elbet bu zorlu günler de geçecektir. Milletin feraseti ve basireti bu zorlu günlerin aşılmasını sağlayacaktır. Siyasetçilere düşen demokrasiye, insan haklarına, hukuka saygı çerçevesinde hareket etmek ve ülkemize karşı yürütülen dış mihraklı operasyonlara karşı el birliği ile karşı koymak olmalıdır.
Şehitlerimizin kanları bu toprakların huzuru için kara toprağa düşmüştür. Bu devlet terörle mücadelede mutlaka başarıya ulaşacaktır. Bunu gölgeleyecek olan sivil kesimlere yönelik kışkırtıcılık ve provokasyonlardır.
Ey Büyük Türk ve Kürt halkı;
Sizler bu topraklarda bin yıllık bir hukukun mirasçılarısınız. Sizi bu topraklarda birbirinize bağlayan en önemli bağlardan biri aynı dinin mensupları olmanızdır. Hepiniz aynı Peygamber’in ümmetisiniz. Şüphesiz bütün müminler birbirlerinin kardeşleridir. Öyle ise mümin kardeşlerinize söyleyin; birbirlerine karşı cephe açarak, kardeşinin çiğ etini yemeye kalkışmasın.
Biliniz ki bunun sizlere değil, ancak sizin düşmanlarınıza faydası vardır. Birbirinize karşı selamı kesmeyin. Birbiriniz için şerri değil hayrı isteyin. İsteyin ki, hepimizin Rabbi olan Yüce Allah bizleri nimetleri ile ödüllendirsin.
Metin KÜLÜNK
İstanbul Milletvekili